Kayıtlar

SANAT VE ŞÖHRET - BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

Resim
  SANAT VE SÖHRET Cumhuriyet Gazetesinin 25 Aralik 1952 tarihli sayisinda yayınlanmıştır. Evvelki hafta Küçük Sahne 'de Mauriac'iın tatsiz tuzsuz bir piyesini gördüm. Zaten tiyatrodan yana hiç talihim yok. Böyle bir piyes seyretmektense, Tophane'nin Karabas Mahallesinde bir küçük kahvede oturup yanibaşimizda konuşulanlari dinlemek çok daha hayirlı. Sen misin Nobel mükafati kazanan yazarın eserini merak eden? Al sana: Birbiri arkasından mantar tabancası gibi patlayan iki erkek, iki kadın. Zavallı aktörler. Belki yalnız Mauriac’ın ailesi etrafını çok yakindan ilgilendirebilecek bir konuyu kim bilir kaçincı defa oynuyorlardı? Kim bilir daha kaç defa bu lüzumsuz yükün altinda ecel teri dökecekler? Çoğu sahnede çekirdekten yetişmis sanatkarlara Mauriac ne hakla bu kadar eziyet ediyor? şöhretin üstüne bir de mükafat eklenince, artik bu piyesten kurtulabilirsen kurtul bakalim. Allah cümlemizi şöhretlerin şerrinden korusun, ama bu beladan kurtulmak o kadar zor ki: istediğimiz kad

UTKU VARLIK - ARKA ODALARDA / LEVENT KARATAŞ - İMDAT DÜNYA

Resim
           U V -  SİS O yıllarda bilmiyorum doğa daha dingindi, yalıda Boğaz’ın kış serüvenini beklerdim; Bedri Rahmi’nin deyimiyle: “cam’ın kırıldığı yerdeki mavi’sini” tanımlamak için ancak Aralık ayında, Poyraz’ın yön değiştirmesiyle bir soğuk dalgası; hem balık hem de beklediğim o mavi’yi görmek umudunu yaşatırdı. BİR GÜN Yine grinin en güzeliydi gördüğüm, hemen altında o kırılgan cam mavisi, birine göstermek istiyorum ama kimse yok, sabaha doğru masadan yeni kalkmışız; yine balkondan aşağıya baktım; aman maviyi kaçırmayalım derken bir saniyede su yüzeyini bir sis kapladı, mavi’yi örttü, sis yoğunlaşırken, gökyüzü de yok oldu; gözgözü görmüyor, sanki bir “ıceberg”in içindeyim. SES VE KORKU Önce siren’ler, alarlamlar ve korku; boşlukta bir bulutun içinde, balkonun “korkuluğunu” iyice tut  masam sis’e karışacağım ve sanki beni sıyırarak geçti karanlık bir silüet, devasa bir tanker evet bitti; kendimi geriye attım! DÖNÜŞ Işığın bir flaş misali yüzüme çarpması, yine korkumu gider

BİR MÜZEDE OLMAK YA DA OLMAMAK - LEVENT ÇALIKOĞLU

Resim
                                                   INDETERMİNATION / BELİRSİZLİK Hemen kim diye sorarsanız, öykünün gizemi yok olur oysa adam gerçekten sinemaya  özgü bir “kurgu bilim” yazmış ve gerçekleştirirmiş, şimdilik gölgesi var! Kimden mi söz ediyorum Levent Çalıkoğlu! İstanbul Modern Müzesi’nin ilk açılışında yine -  aynı yerinde ama eski mekanında - müzenin ofisiyel tanıtım kitabında, bir tablomun röprodüksiyonu vardı; benim de olduğum Tepebaşın’daki bir fuarda Yahşi Baraz onu Nejat Eczacıbaşı’ya satmıştı ve beni tanıştırmıştı onunla. Bir süre sonra - şimdiki GalataPort -aktüel yerinde ama o yıllar doklar ve gümrüğün olduğu rıhtımda eski büyük bir ambarı restore ederek ilk müze açıldı. Bir sergi için İstanbul’a geldiğim de kızım da HonkKong’dan gelmişti ve  müzeyi gezdik, tuvalimin asılı olduğu duvarın arkası deniz, böyle bir mekanda olmak her resmin kaderi olamaz ve de tuvalimin önünde bir okuldan gelmiş bir sınıf, öğretmenleriyle, resimdeki gizeme takılmışlar, durmadan sorul

UTKU VARLIK - SANAT AYRICALIKTIR / HELİN KAYA

Resim
                                                        SANAT AYRICALIKTIR Uzun yıllardır çalışmalarını Paris’te devam ettiren 81 yaşındaki usta sanatçı Utku Varlık, geçen yıl kaybettiği hayat arkadaşı Geneviève’e adadığı yeni sergisi ‘Appearance’ ile sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Varlık, 11–12 Ekim tarihleri arasında Kırım Kilisesi’nde izlenebilecek sergiyi, “Ölüme dair lirik şiirin ustalarını çağrıştıran bir fısıltı’’ olarak tanımlıyor.    Geçen yıl kaybettiğiniz hayat arkadaşınız, eşiniz Geneviève için yaptığınız tablolardan oluşan özel bir sergi kapsamında İstanbul’a döndünüz... Duygusal açıdan bu serginin sizde nasıl bir yeri var? Her zaman şunu izledim; ölüm, bir tiyatro misali rolün bittiğinde sahneden çıkmaktır. Ne yazık Genevieve’in bu oyunda rolü bitmemişti, amansız bir hastalık alıp götürdü onu ve kurtuldu böylece. Fransa’da ünlü Cite des Arts International’da yönetici olarak 30 yıl çalıştı. 147 vakıf, 50 ülke ile parasal katılımıyla dünyada tek, özel sanat organiz

TÜRK RESMİNDE" HUYSUZ ÇINAR" ADNAN ÇOKER / KONUŞMA KÜBRA PAR /2015

Resim
!961 yılı Akademi'de birinci yıl "Galleri" Adnan Çoker desen atölyesi; sağ başta ben, İtalyan sineması, Pietro Germi'nin etkisiyle bıyık bırakmıştım! ...belleğim 60 yıllarına, Akademi'ye resmi öğrendiğimiz yıllara gitti! Birinci yıl "galeri" denilen desen atölyesinde boyaya el sürmeden yalnız kalem, füzen, pastel vs. büyük boy kağıtlarda doğadan, antik büstlerden, deseni öne alan ustalardan çalışmalar yapılırdı. 1961 de Adnan Çoker'di bizim hocamız, Fransa'dan yeni dönmüştü ve spatülle yaptığı abstre pentürün dışında hiç bir desenini görmedik; buna rağmen iyi bir öğretmendi, Paris'den getirdiği ilgi alanlarını: sinema, müzik ve de sanata özgü aktüel, ilginç konuları konuşur tartışırdık. Özellikle kitaptan, ustalardan hareketle deseni kavramak; kopyalar yapmak konusunda da yardımcı olurdu.  Son bir konuşmamdan kısa bir alıntı,  Türk Resmi diye bir olgu getirmek yanlış, genellikle batıdan aktarılmış, çoğu kez bir kimlik taşımayan, çok kompleks

GÜLÜNÇ BİR ADAMIN DÜŞÜ - BEDRİ BAYKAM

Resim
 Blog yazıma Bedri Baykam’ın verdiği yanıt: “Ne yazık ki bu yazı o kadar daha zavallı ki, artık hiç bir noktası yanıt hak etmiyor. Canım arkadaşım Komet artık konuşamadığı için onu savunurum ama daha fazla bu seviyesizlikler için debelenme merakım yok. Acı acı gülümsemekle yetineceğim. Tanrı herkese kendisiyle ve dünya ile barışık bir ruh sağlığı versin diye temenni ediyorum.”
Bedri Baykam ve de yine Blog'umda üstteki Bedri Baykam'ın yanıtına okuyucumun verdiği yanıt: "Bedri Baykam'ın iki ciltlik biyografisini çerez parasına görünce almıştım okurken eğlenirim diye. İki sayfada bir cinsel başarısıyla övündüğünü okuyunca acıyarak kapattım kapağı. Böyle bir yazının, asistanlarına "resim" yaptırdığını İZ TV belgeselinde övünerek anlatan Devrim Erbil için de yazılması lazım. Bunlar bence sanatın Adnan Hoca'ları." SON KEZ YAZIYORUM Vaktimi harcayıp yanıtımın “zavallığını” dan senin çarpık varoluşunun derinliklerine ineceğiz, ben ateist olduğum için “ruh sa