Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

OXYMORE

Resim
Hiç bir şey bizimle bitmeyecek ; biz kendini sonsuza dek yenileyen bir enerjiden başka bir şey değiliz !İşte bu enerjinin duygu "alternativi" , bize dokunup giden başka bir ışığın mesajıyla birleştiğinde " sanat dediğimiz "dışavuruş" ; ilk çağlardaki" korku ve soru" giderek daha sonra dinlerin , mécene'lerin yönetiminde sanatçının bir yere bağımlı olması zorunluluğuydu sanatı yöneten. Bugün , asıl amacından saptırmak adına lobiler kontrolunda , kafasına ekonomik elektrotlar bağlı sanatçı prototipleriyle iniş ve çıkışlar yaparak yoluna devam ediyor. Tarihçilerin katiyen değinmediği bir konu ; örneğin tarihi savaşlar anlatıldığında, orduların yola çıkıp savaşıp kazandığı ya da yenildiğidir , çok ilginç , bilmeyiz ; bu 100.000 asker nasıl bir yerden kalkıp uzaklara gider , ne yer ne içer , günlük ihtiyaçları , sağlığı , geçtiği yerleri nasıl talan ettiği vs. Bu konuda son günlerde ilginç araştırmalar yapılıyor , "Haçlı Seferleri "yle il

HAYAL MÜZELERİ 14 / JAEN-ETIENNE LIOTARD / DOĞUYA YOLCULUK

Resim
Ne yazık ülkemizde, dünyanın "Türk ressamı" olarak tanıdığı Jean-Etienne Liotard'dan kimsenin haberi yok ! Eğer erken yıllarımızda tanısaydık ; bu 18 yüzyılın usta desen-pastel sanatçısı bize pastel'in kapılarını açabilirdi , sevdirebilirdi belki ama  herşeyden yoksun olduğumuz o yıllarda " genel kültür "de bir lükstü ; farkında olsaydık bile ,  bir roprodüksiyonuna ulaşmak , bir kutu pastel bulmak , onu kopyalacak el ve desene sahip olmak vs. bir çok neden var bu olamamazlıkta. İçinde yaşadığımız İstanbul'dan da haberimiz yoktu ; bize bu kenti tanıtanlar da yine batıdan gelenler oldu ; Edmondo de Amicis'in şiir gibi anlattığı "constantinepoli", 1877 de yayınlanmıştı bizde ise 2010 yılında çevrilip , yayınlandı . Bu "belgesel" , fantastik gözlemin arkasında 1870 lerde Amici'yi i İstanbul'a yönlendiren "gezgin" yazar ve ressamların içinde Alphonse de Lamartine , Gerard de Narval , Joseph von Hammer  ; Jean Le

HAYAL MÜZELERİ 13 /JOHANN HEINRICH FÜSSLİ / GOTHIC NIGHTMARES

Resim
Henry Fuseli / Gothig Naightmares 1781-tuval peinture Ressam anlatıma dönük kendi içini tuvale yansıttığında , onun sahiciliği kalıcılığıyla eş değerdedir ; Dürer'in "Melencolia"sının ya da Munch'un "Çığlık" tablosundaki "anxieté"nin kendi çağının "labirentlerinden" çıkamamanın , şiire ya da resme dönüşmesidir . Belki bunu bilimsel yönden , " psychique " açıdan başka bir analizle çözebiliriz ; nasıl korkuyu , hüzünü , ölümü yazıdan görsele içerik olarak almak bir nevi düşün falına bakmak gibi , insanın kendisinden içeri başka bir insanla hesaplaşması oluyor , çözümü yok , "allegorique" !  Acaba çağların değişimi , günümüzdeki konfor bizim "karabasanlarımızı" Füssli'nin ve ötekilerden daha başka mı kılıyor ? Bugün "anagésique" ilaçlar zihnin algısını , sıkıntılarımızı bu karanlık " korku" dan kurtarıp bir ruh çözümlemesi mi yapıyor ? Zannetmem , ne yapsak ölümü tanımlamak güç , inan

HAYAL MÜZELERİ 12 / JOSEPH WRIGH OF DERBY

Resim
Yine Fransa'ya dönersek 1986 yılında Grand palais'de açılan bir retrospectif kimsenin adını bile duymadığı Joseph Wrigh of Derby'yi ışık çağının en önemli bir ressamı olarak gündeme getirdi. Nasıl olur da çok yakında yaşamış ve Derby kentinde müzesi olan bu ressamdan Fransız'ların haberi olmaz ? O zaman kimin suçu , tek yönlü sanat tarihi yazmak ? Caspar David Friedrich' i nasıl atlıyabilirler ve de nicelerini ! Hangi beğeni bir ressamı değerlendirebilir , bir sanat tarihçisi ne kadar resmi bilebilir , anlıyabilir , tekniğini çözebilir ? Konumuz Joseph Wright gibi ressam sa işimiz daha da güç ; ışığı resmetmek ve resmin içeriği geceye özgü ; çağın yaşamı gereği mum ışığı , petrol lambası , ay ışığı , "clair-obscur" , karanlıkdan aydınlığa tuvalin içinde gezinen bir ışık. Önce desen ; portreler ressamın yakınları , dostları , üyesi olduğu " Lunar Society'" deki bilimle uğraşanlar . Sonra tüm bu aktörleri konuya sokmak, herhangi bir

HAYAL MÜZELERİ 11 /ZURBARAN - SAINT LUCIE

Resim
Zurbaran / Saint Lucie - 1636 / Chartre Fransa'da taşra müzelerinin kaderi , ellerindeki önemli tabloları Paris'in ünlü müzelerine vermek zorunluluğundan bir nevi 2. sınıf olmasıdır. Bazı müzeler belki bir-iki tuvali  elinde tutabilmişse bundan turizm adına yararlandıkları şüphe götürmez . Chartres müzesinin de gözde tuvali Zurbaran'nın "triptique" olarak yaptığı St Lucie'dir , ötekiler Amerika'da washington müzesindedir. Zurbaran / St. Lucie - Washington Saint Lucie'nin öyküsü ; sicilya'ya özgü , Syracuse kentinde geçiyor 4 yüzyılda . Zengin bir ailenin kızı bakire azize Agathe'ın etkisinde, ona tapıyor . Annesi eutycie bir süre sonra amansız bir hastalığa yakalandığında Lucie azize Agathe'dan yardım istiyor. Evet annesini iyileştirebilir ama kendisinin de bakire olarak kalması ve annesinin tüm varlığını fakirlere dağıtması şartıyla. Lucie kabul ediyor ve annesi iyileşiyor ; şimdi sağlıklı ama fakir. Lucie'nin güzelliği ve

ORTHODOXE' LUKLAR

Resim
Bugüne kadar savunduğumuz ya da inandığımız değerlerin, insana dair "güzel" duvarının yıkımı , çirkinin para maskesiyle sanatı kendi "monopole"üne alması sonucu, geldiğimiz yer ; sanatı yaratmanın "yaz denizlerinden" kaynağı bilinmez " paranın" kaynaştığı sulara sürükledi ; vereceğim örnekler bir kaç gün önce izlediğim , internet'den de kolayca bize ulaşan haberler: JEAN MICHEL BASQUIAT/ TUVAL 1981 Christie's'ni son satışları arasında Basquiat'nin gördüğünüz tuvali 26.4 milyon dolara satıldı. Bugün dünyanın tüm kentlerinde can sıkıntısının başkaldıraya dönüştüğü, başıbozuk gençlerin duvarlarla hesaplaşmasının "graffiti" adıyla sanatın kapısını çalmasının sonucu ortaya çıkan bir "décadence". Hayal müzelerimin çok az bir ressamının ulaşabileceği bir para değeri , yazık! Jeff Koons/ Tulips Varoluşumda katiyen kabul edemiyeceğim ve de sürekli yazdığım bir başka fenomen de iki milyarder "san

ŞİİR

Geçen yazılarımdan birinde şiirden sözederken "ŞİİR ÇEVRİLDİĞİ ZAMAN BUHARLAŞIR" demiştim , Bu konuda Melih Cevdet Anday'ın 90 lı yıllarda Cumhuriyet gazetesinin kendi "Olaylar ve Görüşler" köşesinde yazdığı ilginç alıntıyı sunuyorum : "... NAR dergisinin Temmuz-Ağustos 1996 tarihli sayısında Stephan Mallarmé'nin ünlü Brise Marine şiirinin beş ayrı çevirisine yer verilmiş. Özgün şiirin ilk dizesinin Fransızcası şöyle : La chair est trist , hélas ! et J'ai lu tous les livres Fuir ! la-bas fuir ! je sens que des oiseaux , son ivres Şimdi çevirilere bir göz atalım : Ten bitirdi hazlarını , tükendi kitap ; Kaçsam ,  kaçsam uzaklara... üstümde mehtap ,                                        ( Kamelettin Kamu ) Her kitap bitti yazık..ten yavan , sinsi , derin.. Kaçmak isterim gökle o meçhul köpüklerin                                         ( İ Cevat Arısu ) Bütün hazları tattım , kitapları okudum Ah kandırmadı ; kaçmak kurtulmak isti

HAYAL MÜZELERİ 10 / CLAUDIO BRAVO

Resim
Madona / peinture-tuval/ 240x200-1979 Eski resmi , ustaları ve de onların ulaşılamaz resim teknikleri , müze gezintilerimin "sanal" koridorlarında kaybolmuşken bir gün , galiba 80 yılları ; Claude Bernard Galerinde karşılaştığım Şili'li ressam Claudio Bravo ile kendi günüme döndüm. Ama daha önce de Güney Amerikalı ressamların nedense öteki ülkelere göre sanatta yenilik yapmak değil gerçekten resim yapmak kaygılarını , iki önemli ressam ;  uluslararası üne kavuşmuş ; Armondo Morales ve Juan Cardenas'sı da yine aynı galeri de tanımıştım. 70 yıllarındaki Paris Akademisi döneminde de Güney Amerika'dan gelmiş öğrencilerin çoğunlukla , başında resmi gereği gibi öğrendikleri gözümden kaçmamıştı . Açıkca kendilerini İspanyol resminin etkisinden öte onun "okul" olarak usta-çırak geleneğinden hareketle resim sanatına girdiklerini sözünü ettiğim tüm ressamların oto-biografilerinde izlenir. Şunu çok iyi kavramakta fayda var ; sanat bir boşalım , "défoulemen