Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tapınak Oğlanları

Resim
                         En el Hak - Erol Akyavaş  1980 yıllarında Cumhuriyet Gazetesi Paris muhabiri Kosta Duponte bir gün, ressam Erol Akyavaş'ı nasıl tanıdığımı sorduğunda yanıtım ; ".. Newyork' da yaşadığını , az çok resimlerini dergilerde gördüğümü ve de 60 yıllarında Fransız Kültür Merkezinde bir sergisini anımsadığımı , yengeç kolajları içeren surrealist tuvallerini anlattım. Kosta'nın bana sormasının nedeninin , Erol Akyavaş'ın kendisini sürekli aradığını ; gazeteye ulaştırması için " virtuel " haberler örneğin " .. MoMa - Newyork Modern Müzesi- bir baskı işini satın aldığını , Leningrat müzesi kendisinden bir sergi istediği , ayrıca Paris'deki önemli bir galeriyle arabulucuk yapması vs. bu konuda inanılmaz bir synergie harcadığını vs. anlattı. Aynı konuda Abidin'de yakın dostu Ahmet Ertegün'ün ona benzer "fazlaca yapışma " hikayelerininden söz etmişti . Ne olursa osun bu vahşi batıda uzunca bir süredir yaşayıp bir dü

Bémol günler

Resim
Bana mı öyle geliyor yoksa gerçekten dış dünyanın yabancılaşma " syndrome "munun dostluklarda da bir değişim sonucu ya da güneşte oluşan manyetik fırtınaların mı etkisi ;  Çatlaklar oluşmaya başladı , ilişkilerde , düşündüğünü söylemek bir risk , bir eleştiri getirmek sanki bir duelloya çağırı , sonuç olarak benim şu anda yaşadığım " démystification " / bir kültür aşınması bunu daha da kanıtlıyor. Tahammül süresi de kısaldı , söylemezsem iç sızıları , söylersem de dargınlıklar ; o zaman .... Geçen akşam bir kokteylde, İstanbul ve Paris'den en eski tanıdığım , bir hikaye kitabını da resimlediğim yazar dostumun ceketinin yakasındaki mavi roset önce dikkatimi çekmemişti bir süre sonra başka bir yazar hanımın yanımıza gelip " ..demek sen de aldın " takılmasıyla bu rozetin Fransa'nın her nedenle çokca dağıttığı bir onur madalyası olduğunu anladım ki genellikle kırmızı olarak bildiğim için mavi dikkatimi çekmemişti. Bu " L'Ordre des Arts et des

Hayal Müzesi 1

Resim
1965 yılında İstanbul'dan auto-stop'la çıktığım dört ay sürecek serüvenin asıl amacı ; Avrupa müzelerini , hayal ettiğim ressamlarımın gerçek tablolarını görmekti . Bunun yanı sıra 5. Paris Biennal'ine Türkiye'yi temsilen katılmıştım , resmen bir davetiye olmadığı için , o yılların bu çok önemli karşılaşmasını görmekte fayda vardı , beş parasız ama kararlı , Edirne'den yola çıktım .  Bu durumda katiyen bir program söz konusu olamaz , akan suyun sizi nereye götüreceği hiç belli değil . Almanya kapısını  yeni açmıştı , daha çok kaliteli işcilere yönelik bu davet , hiç olmazsa beni " yol " olarak kurtardı  ; Bulgaristan , Yogoslavya ,Çekoslavakya , Doğu Almanya vs . demirperde ülkelerini, bizimkilerin inanılmaz yardımlarıyla gezdim ,  harp sonrası Avrupa daha insancıldı bugüne göre , çoğu kez müzelere parasız girdim , Brecht hayranlığımla gittiğim Doğu Berlin'de, Berliner Ensemble'ın bir provasını izledim , sonra kumanya vakti geldiğinde beni de dave

Bruegel'e göre KAOS

Resim
Bruegel'e daha alıcı bir gözle bakmak için gittiğim Bruxelle'de, bu sabah hava gri , soğuk ve yağmurlu ; müze gezmek için daha makul bir gün olamaz. Fransız'ların dediği gibi " bir kedi bile yok " , müze bomboş , işte o zaman Flaman resmine bu dinginlikte girmek daha da çekici. Eski resmin dinin yönetiminde olduğu ve de " crucifacion " konusunun tüm ressamların konumuna girdiğini , Bruegel ' in sergilendiği salonlara giderken görüyorsunuz ; bu kez Roger Van Der Weyden'e , Cranach , Quentin Metys ' bakmadan bir tek Bosch'un önünde duruyorum , Gerçekten bir tabloya sinemaya gözüyle bakılması , çevrilmesi ,  okunması  Bosch'da çok iyi yapılabilir , gerçeküstü bu kaos ; ağaç-insanlar , gözlüklü böcekler , başında huni paten yapan kuşlar , ölüme dair, kara veba'nın silip süpürdüğü bu peyzaj bir süre sonra Bruegel'e bir kapı açıyor . Bir doğada günahın ceremesi giderek tanrının bir karabasanına dönüşüyor , o karabasan ki " v