Kayıtlar

Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ROMAN VİSHNİAC

Resim
Roman Vishniac, bilmiyorum kaç kişi bu önemli fotoğraf sanatçısını tanır, belki bir iki portresini anımsarız. Bu kez Paris-photo'da kendisine önemli biir "hommage" yapıldı ve de ünlü fotoğraflarının en iyi trajlarından izliyerek, geçen çağın bu imge belleğiyle gerilere, ikinci dünya savaşıyla yok olmuş toplumların anısına, Polonya'ya, Berlin'e yani geceye bir yolculuk yapıyoruz. Sanki İsaac Bashevis Singer'in romanlarının imgeye dönüşümü; sanki onun sineması, ünlü romanı "Krochmanna Sokağının küçük dünyası" nın kara kare fotoğrafları. Bu iki sanatçının yaşantıları da hemen hemen parelel; 1930 yıllarına doğru orta Avrupa'da başlıyan antisemit baskı, yahudileri ister istemez bir göçe sürüklerken, şans bazılarını Amerika'ya yönlendiriyor, gidemeyenlerin sonu da ne kadar önemli bir sanatçı olursa olsun, gettolarda son buluyor. Vishniac bir Rus Yahudisi, St. Petérsbourg doğumlu, zengin bir aileden geliyor. Daha sonra Moskova'da büyüyor, 1918

ALİ ŞİMŞEK'LE KONUŞMA

Resim

KATHARSİS

Resim
La fondation Louis-Vuiton/Bois de Boulogne-Paris Görünen ya da görünmeyen milyarderlerin, "artık" paralarını sanata yatırmak adına yaptıkları "şamata" hiç bir dönemde bu kadar abartılı olmamıştı. "Çağdaş sanat" adına yapılan "blöf ", dünyada milyarderlerin çoğalmasıyla orantılı, megolomaniye yansımış durumda. Kendi pramidlerini, anıt mezarlarını kurarken sanatı ve kültürü de kendi varoluşlarının boşluğuna adıyorlar: Milyarder Bernard Arnault kendini Paris'in Boulogne Parkında, mimar Frank Gehry'ye yaptırdığı bir müzeyle tarihe yazdırdı. Bir yere kadar sanata bir yatırımdır diyerek saygı duyuluyor ama arka planda önemli bir "manupulation" dan kimse söz etmiyor; zaten sizin beğeninize sunulan bir şey yok, amaç sanat'ın yatağını değiştirmek. Çirkin, komik , kitch, belleğimize odaklanırken, ready-made/manifacture, cartonpate ve de gadget müzelere, kolleksiyonlara stoklanıyor. Arkada oynanan oyun çok daha derin; önemli &

MAKSAT MUHABBET/ SENNUR SEZER

Resim
Çok uzun yıllar sonra Sennur Sezer'le sergimde karşılaştık; bilmiyordum bir televizyon programı olduğunu; ayrıca bir gazetede yazdığını. Dedim ya yavaş yavaş,, zamanın koridorunda açacak kapı kalmamıştı, sığlaşmıştı İstanbul. Bir neden olmayınca geride kalanları bulmak çok zor, güzel insanlardan söz ediyorum! İşte o kalanlarla karşılaştığımızda konuştuğumuz: acaba "sanal" mıydı o günler? Dekor aynı değil, kaçıncı perdedeyiz? Utku Varlık Avrupa’ya göçeli neredeyse elli yıl oldu. Bir ömür. Başta Aziz Çalışlar, Taksim Sanat galerisindeki sergiden uğurlamıştı dostları onu. Hemen bütün desenleri satılmıştı. Satılan her şey Taksim Parkı’ndaki Mutfak’ta içilmişti. O günden bugüne resimle geçindi. Utku figür çiziyordu geçerli anlayışa inat.Bu figür “inadı” onu 1968-72’deki politik anıştırmalı resimlere, kapitalist toplumun insanının makineleşmiş insanının taşbaskılarına (litografi) götürdü. Almanya’da sergilenen bu resimler Metro serisi diye anılmıştı. Sonra  insanlığın